Keziban Yıldırım’ın “MENOPOZDA BESLENME NASIL OLMALIDIR?” isimli köşe yazısı;
MENOPOZDA BESLENME NASIL OLMALIDIR?
Menopoz, kadında doğurganlık yeteneğinin kaybolduğu dönemdir.
Menopozun bir hastalık olmadığı, sağlıklı kadının yaşamının doğal bir parçası olduğu unutulmamalıdır.
Ancak östrojen hormonunun düzeyindeki azalma nedeniyle oluşabilecek şişmanlık, osteoporoz (kemiğin zayıflaması), kalp-damar hastalıkları gibi sağlık sorunlarına dikkat edilmesi gereklidir.
Genellikle menopoz yaşı 48-55 olarak belirtilmektedir.
Menopozda en büyük tehlike şişman kadınlarda daha erken görülebilmesidir.
Menopozda, organizmada önemli değişiklikler oluşmaktadır. Regl döneminin bitmesiyle vücutta bazal metabolizma hızı azalır. Bu durum kilo almaya sebep olabilir.
Hormonal değişim, vücut yağ dağılımını etkiler. Özellikle karın bölgesinde yağlanma artar ve şişmanlık gelişebilir.
Menopozda östrojenin koruyucu etkisi ortadan kalkar.
Östrojen düzeyindeki azalma ve şişmanlık, kan lipidprofilini olumsuz etkiler. İyi kolesterol seviyeniz azalırken, kötü kolesterol seviyeniz yükselir. Bu kolesterol oranının bozulması, kardiyovasküler hastalıklar için önemli bir risk faktörüdür.
Bu dönemdeki tek suçlu östrojen hormonun azalması değildir! Sizin menopoz öncesindeki beslenmeniz, menopoz dönemindeki beslenmeniz ve sigara alkol tüketiminizle yakından ilişkilidir.
Bu dönemde bu riskin farkına vararak kilo kontrolünüzü basit önerilerimle sağlayabilmek sizin elinizde…
BESİNLERİNİZİ ÇEŞİTLENDİRİN
İlk olarak önerim beslenmenizi çeşitlendirmeniz, dengeli bir menü tüketmeniz olacaktır. Posadan zengin beslenmeniz çok önemli. Posa kaynağı olarak tam tahıllı,tam buğdaylı ekmekler, kurubaklagiller, sebzeler ve meyvelere yer vermeniz gerekiyor.
Posanın kabızlık, kolon kanseri ve hipertansiyon ve diyabet gibi hastalıklara karşı koruyucu etkisi vardır.
Et, süt, tahıl, sebze ve meyve grubundan gün sonunda hepsini tüketmiş olalım.
OMEGA- 3 TÜKETİMİNE ÖZEN GÖSTERİN
Omega-3 menopozdaki semptomları azalttığı araştırmalarda görülmüştür. Aynı zamanda omega-3 kemik eklem, görme, bilişsel fonksiyonları ve kan lipitleri üzerine olumlu etkilerinin olduğu bilinmektedir. Haftada 2 kez bir porsiyon balık tüketerek ya da günde 2-3 adet ceviz tüketerek omega-3 ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.
TUZ TÜKETİMİNİZİ AZALTIN
Osteoporoz, hipertansiyon ve kalp-damar hastalıkları bu dönemde görülme riski olan hastalıklardan bazılarıdır. Tuz tüketimi artarsa idrarda kalsiyum atımının artmasına bağlı olarak osteoporoza neden olur. Günlük tuz tüketiminiz 5 gramı yani 1 çay kaşığını geçmemelidir. Paketli gıdalardan ve salamura besinlerden de uzak durmanız gerekiyor.
KALSİYUM İÇERİĞİ YÜKSEK BESİNLERE ÖĞÜNLERİNİZDE YER VERİN
Beslenmenize kalsiyumdan zengin besinleri ekleyerek, bu dönemde oluşabilecek hastalıklara karşı koruma kalkanınızı oluşturursunuz.
Süt, yoğurt, ayran ve kefir kalsiyum içeriği yüksek besinlerdir. Kalsiyum aynı zaman da kemik sağlığının korunmasında, kan basıncının düzenlenmesinde etkilidir.
SIVI TÜKETİMİNİZİ ARTTIRIN
Günlük su gereksinimiz kilogramınız başına 35 ml kadardır. Yani 70 kilo olan biri yaklaşık 2.5 litre kadar su tüketmesi gerekir. Suyun yerini hiçbir besin tutmaz. Çay ve kahveyi fazla miktarda tüketmeniz osteoporoz riskinizi ve idrarla sıvı kaybınızı arttıracaktır.
ALKOL VE SİGARA TÜKETMEYİN
Aşırı alkol tüketiminin karaciğer, beyin, kalp kası hasarına, ülser, pankreas iltihabı, sindirim sistemi kanserleri, hipertansiyon ve depresyona neden olduğu bilinmektedir. Alkol, bazı vitamin ve minerallerin vücutta kullanılmasına olumsuz etkide bulunur. Kemik oluşum hücrelerini harap eder ve kalsiyum emilimini bozar.Şişmanlığa zemin hazırlar.
Sigara; bazı kanser türlerine, vücuttan besin ögeleri kaybı nedeniyle yetersiz beslenmeye neden olmakta, vücudun antioksidan vitamin gereksinmesini arttırmaktadır.
Ege’de İzmir Haber – Ege Haber – İzmir